Etiketler

, , , , , , , ,

Fuaye Alanı’nın röportaj köşesinin ilk konuğu Spolin Atölyeleriyle ismini yan yana görmeye/duymaya alışık olduğumuz Ege Maltepe olacaktı ve bende atölyelere katılarak sizler için bilgi almaya çalıştım. Röportajı ve görüntüleri yayınlamadan önce atölyeden bende kalanları sizlere aktarmak istedim.

ege maltepe

Kurumsal birkaç eğitimle ilgili yazıların bulunduğu bir sitede gezinirken gözüme bir yazı ilişti önce, sonra yazılanların ne kadar doğru olduğunu düşündüm. Neymiş bu diye bakarken bunun Spolin felsefesinin bir parçası olduğunu öğrendim. Spolin ne ki acaba, ne işe yarar diye kurcalamaya başladım. Kitaplar, yazılar derken Viola Spolin’i gördüm.

Nereden biliyorum, nasıl falan diye düşünürken Türkiye’de bu eğitimlerin verldiğini görünce sevindim. Nerede, ne zaman diye bakarken yine diğer her şey de olduğu gibi bu atölyelerinde İstanbul’da yapıldığını öğrendim.

Bir adet iletişim bölümü vardı sitede ve bende isyanımı dile getirdim!

http://spolinist.wordpress.com/

 

Çok fazla geçmeden İzmir’e gelecekleri Sanatölye Varyant’ta bir eğitim olacağı ile ilgili bir bilgi geldi. Daha sonraları aslında şanslı olduğumu öğreneceğim bu haberle birlikte Nevim Hanım’a ulaştım. (Şans = Atölyeyi çoook uzun zamandır bekleyen arkadaşları gördüm! J )

Spolin’i elbette soru sorarak öğrenebilir ve size de aktarabilirdim fakat kuru bir sohbetle anlaşılamayacak kadar derin birşeyler olduğunu da hissediyordum.

Atölye’nin İlk Günü

Atölyenin ilk günü Ege Maltepe ile tanıştık. Diğer herkeste aynı heyecanla atölyenin başlamasını bekliyordu. İtiraf etmem gerekirse ilk gün ya çok fazla beklenti içine girdiğimden ya da tam olarak ne olduğunu bilmediğimden biraz hayal kırıklıkları yaşadım. Tabi bu durum tamamen benim Spolin’i anlamaya çalışmak, onu bir kalıba sokmak, o anda orada aslında gerçekten de olmamamla alakalı şeyler idi.

İkinci gün katılımcılarla da sohbetimiz koyulaşmıştı ve beklentilerimizi paylaşmaya başlamıştık. Bende “Bilmediğim birşey yok” mantığı ile hareket etmeye devam ediyordum. Sertifikaların arasına bir tanesi daha eklenecek diyordum. Ama derinlerde bir yerde hala daha “Önümüzde 2 gün var” sözü çınlıyordu.

Spolin Atölyesi 1

Gerçektende Öyle Oldu!

Atölye’nin 3. gününde aslında en başta söylenen etiketlerden kurtulun lafını yerine getirmediğimin farkında değildim. İlk 2 gün sürekli şuna benziyor, burada şöyle bir doğaçlama vardı, şimdi bir de bunu derse tam da buna benzeyecek gibi laflar eşliğinde eğitim devam ediyordu.

3. gün boşlukla biraz daha tanıştım. İçinden kendim için bir top yaptım. İyice sıkıştırdım! Ve topla oynamaya başladım. İlk 2 günde çok normaldir ki başlangıç seviyesinde bir ekibe verilmesi gereken takım uyum çalışmalarını almıştık. Birbirini tanıyanlar elbetteki vardı içimizde ama biriyle uyumlu hareket edebilmek için sadece tanımak yeterli mi?

Beyaz Çarşafı Gördük!

3. gün boşluktaki nesnelerimiz birbirinin içine girdi ve yepyeni şeylere dönüştü! Önceleri dönüşmeyen, sadece değişen şeyler vardı. Tam olarak konumlandıramadığım, rengini, dokusunu, kokusunu hissedemediğim şeyler vardı. (Aslında Yoktu.)

Buradaki yok olma hali 2 şeyi ifade ediyor benim için;

  1. Onlar boşluktaydı.
  2. Ben gerçekten bunu yapmaya çalışmıyordum!

Böyle söylenince şizofrenik bir hal gibi gelebilir, herkesin görebileceği bir şey gibi değil fakat oldu.

Her nasılsa topumla oynadım ve oyun eşimle birlikte nesnelerimizi birleştirdik. Bir süre inat ettim dönüşmeye ama o işin içindeydi ve beni zorluyordu resmen. Ben basit bir kaç hareketten ibaret diye düşünürken o topumun etrafına sınırlar çizmeye, onu bir kutuya kaldırmaya başladı.

Oyuncağım elimden alınmıştı ve ne yaptığını izleyip işin içine dahil olmam gerekiyordu. Bir ucundan da ben tutayım derken olan oldu. Bembeyaz çarşafı yerden kaldırdık ve katlamaya başladık, sonra da rafa kaldırdık!

Bittiğinde yaptıklarımız birbirine harfiyen uyuyordu ve bizi seyreden Ege Hoca’da aynı beyaz çarşafı görmüştü!

Ben görmüştüm peki tamam ama onlar nasıl bunu gördü? Aslında boşlukta olan bu şey, nasıl bir beyaz çarşafa dönüşmüştü? Bizi buna inandıran şey neydi? Bizi bu An’a kilitleyen ve heyecanlandıran şey neydi?

Viola Spolin’in dediği gibi (yaptırmak istediği gibi) ufak bir çalışma, başlangıç aşamasına uygun ve onlara başardıklarını hissettir!

Biz o anda başardığımızı hissettik!

spolin atölyesi 2

İnat!

Sahne oluşturmaya başladık ve sahnede bir yandan diğerlerini takip etmemiz gerekiyordu. Herkesin çıkmasını ve birşeyler yapmasını beklemeden benden önce çıkan arkadaşımın eylemlerine bakarak ana okulu gibi bir yer yaratma fikri ile sahneye fırladım. Yerde oynayan çocuğa yöneldim ve ana okulu öğretmeninin yapması gerektiği gibi onu yatağa yatırmak istedim!

Bu çalışmadaki amaç bireyseldi tabi diğerlerini takip etmek gerekiyordu fakat ilişki kurmak yoktu! (Atölyenin ilk seviyelerinde ilişkilendirme oyunları bulunmuyor, daha sonraki kapsamlarda hepsi oyunlarla birlikte geliyor.) Hemen farkedip bıraktım arkadan yastık aldım ve sahne kurmaya çalıştım. (Spolinde boşluktan yaratmak önemli ve gerçek nesneler bizi ancak sınırlandırabilir!) Sonra hemen boşluğu hatırladım ve yastığı yerine bıraktım, yerdeki olmayan yastığı düzelttim ve oyuncakları kaldırmaya başladım!

Boş Sahne içerisine dilediğiniz şeyi koyabilirsiniz, boşluk o kadar çok şey saklıyor ki içinde!

Nesneleri “olmayan nesneleri” kullanmaya çalışmak/alışmak, sözcükleri gereksiz yere kullanmamak ya da anlatmak için kullanmamaya çalışmak önemliydi! Seyirciye anlatmaya çok alışmış olduğum için kelimeleri istedim! Kelimesiz pandomimciler gibiydim heleki bir de ilişki kurmaya çalışınca çok komik görünüyordu.

“Görünüyordur!”

Sahneye birileri daha geldi ve ben en başından beri yaptığım gibi devam ettim. Dönüşmedim! Sahne bambaşka bir şeye dönüşmüştü oysaki, ortada çiğ köfte yoran biri vardı ve ben fransız mürebbiye gibi ortada hareket etmeye devam ediyordum. Dönüşmemiştim! Aklımda hala daha sorular vardı, sahnenin ve olayın istediğini vermedim, kendi planladığım şeyleri yapmaya çalıştım!

PLANLARI UNUT!

Plana yer olmayan bir atölyede dönüşmeden kalmak, kafasındaki hikayeye yer bulmaya çalışan biri olmak!

Diğerleri ne yapıyor?

Benim için kolay alanda kalmak oldukça basitti. Bildiğim, senelerdir deneyimlediğim şeyleri yapabilirdim sahnede. Yanıma gelenlerde bana uyum sağlar ya da zaten onlarla bir süredir beraberizdir ve kim, kimin ne yapacağını çok iyi bilir.

Güvenli alanlarımdan çıktım, daha doğrusu çıkarıldım. Çok rahatsızlık vericiydi! Doğaçlama insanı rahatlatan bir şeydi ve ben rahatsız edildim. Hemde çok basit bir soruyla “Diğerleri Ne Yapıyor?

Daha önceki pratiklerden edindiğim bilgiyle sahneye ne kadar geç girersen o kadar çok şey azalmaya başlıyor! Yani yaratım yapabileceğim şeyler her an bir başkası tarafından yapılmaya devam ediliyor. Kısa kısa sahneye çıkıp, bir sinek olup inmek gibi bir kaçış yolumda olmayınca bende ilk önce fırladım ve aslında gayet basit bir eylem seçmem gerekirken yemek yapmayı seçtim!

Aslında yemek yapmak gayet basitti fakat biraz metod, biraz imgelem kullanayım derken olaylar kontrolden çıktı. Çok şey bilip, yapabildiğimi kanıtlayabilirdim belki başka herhangi bir atölye çalışması olsaydı tabi bu!

Bir anda buzdolabı, set, dolaplar konumlanıverdi hem de klasik bir sahne düzenine göre! Kim o dolabı arkaya koy dedi ki? Doğaçlama bir sahnede sürekli arkasındaki dolabı açarak kendini markeleyen ben! Tabi bir diğer oyun arkadaşım sahneye geldiğinde benim kurduğum oyun düzenine yardımcı olmak için buzdolabına yerleştireceği eşyaları hep arkası dönük bir şekilde oynamak zorunda kaldı!

Ama ben böyle olacağını bilmiyordum ki!

Ben itirazlarımı etmeye devam ettim içimden. Soru bana biraz sert gelmişti. Ve hemen kabul etmemiştim. Savunmalarımı yapmak daha kolaydı. Bilinçli, geçerli, içi dolu açıklamalarım bile vardı oysa ama sustum. Bu da bir işaretti sanırım benim için!

Mükemmel olmak zorunda değildi, hareket devamını getirmeni senden zaten bekliyordu!

Aydınlanma Yakında

Sahneye 3. giren arkadaşın ne yaptığını hiç takip etmemiştim. Yaptığım işe kendimi o kadar kaptırmıştım ki onun ne yaptığını bile bilmiyordum!

Sahnede 3 kişiydik ve birini az çok yakınımda olduğu için gözlemleyebilmiştim. Onun, hareketlerini – benim konumlandırmalarım yüzünden – kısıtlamak zorunda kalması da cabasıydı!

Peki diğeri ne yapıyordu?

Ya bizden çok bağımsız bir şey yapıyorsa? “Oyun içinde takip et, anlamaya çalış” temrini geldi ve ben soğanları rendelemeye devam ettim. Sahne altına soğan olduğunu anlatmak için ağlamaya da başlamıştım fakat diğeri neredeydi? Nereye gidiyordu? Ne alıyordu o dolaptan? Ne yapıyordu? Tekrar sorulduğunda “Bilmiyordum!”

Bilmiyorum demek kendi kendimi kurtaracak bir seçenek gibi görünmüştü. Fakat “Birbirinizi iyi takip edin birazdan yerleriniz değişecek” temrini olayı tamamen değiştirdi! Bilmiyorum demek artık yeterli değildi. Kaçış alanım gitmişti! Durdum ve izlemeye başladım! Hareketi bıraktım! “Hareketlerine devam et, konunu anlat ve anlamaya çalış” denildi ve ben o anda yoktum! Yok olduğumu anladım! Çünkü ben o An’da yoktum! Sahneye geri döndüm (Bu gerçek anlamda bir geri dönüştü. Aslında 3 gündür yoktum) ve o sahnenin devamında ne olacağı birden boşluktan çıkıp geldi!

“Değiş” temrini ile birlikte bir yanımdakinin ekmek kestiğini anladım, “Değiş” tekrar edildiğinde hazırlanan masaya bardak ve su koydum! Aslında arkadaşım bardaklara su doldurmuştu ama masanın ıslanması o An’ı yakalayabilmekten daha önemli değildi!

Son Gün

Son gün artık çoğumuz plan yapmıyorduk! Tabiki aklımda yine kurduğum şeyler oluyordu fakat kafamdan uzaklaştırıp kurmadığım bir şey peşine düşmeye başlamıştım.

Bu defa da karşıma göstermeciliğim çıktı! Ben bu kadar çok göstermeci bir anlayışla hareket ettiğimi bilmezdim. Sonrasında (Doğaçlamanın) düşündüğümde sığ olarak kalmama neden olan şeyin bu olduğunu hissettim.

Kafamda hızla bir plan (hikaye) beliriyordu ve ben onu yaşamak yerine göstermeyi tercih ediyordum!

İçimden tekrar tekrar ediyordum, ne olduğum, kaç yaşında olduğum ve dizimde, karnımda, boynumda, saç diplerimde bu rakamı ya da mesleği hissetmek gerçekten zordu! Her tekrarda duruşum, algılarım değişiyordu! Aklımdaki düşünceleri atabildiğim bir anda yakaladım ( Tekrar tekrar etmek içimdeki diğer sesi susturmuştu!) Fakat o anları yakalamak hikayeyi anlatmaya çalışmaktan daha zordu!

Röportaj ve görüntüler çok yakında www.fuayealani.com ‘da…